Önemsenmek istiyoruz hepimiz,
değer görmek,
sevilmek, düşünülmek, merak edilmek…
Tabi bunları kazanabilmek için öncelikle “harcamak” gerekiyor.
Vaktimizi harcamak,
ilgimizi harcamak,
sevgimizi bölüşmek,
aşkımızı arkadaşlığımızı paylaşmak…
Biliyorum bazen bunları yapsak da önemsenmiyoruz, aranmıyoruz sorulmuyoruz.
Neden?
Çünkü pişmemişti hiçbirimizin annesinden akan sütler, yuttuğumuz ilk şey de bile mikrop vardı, kötülük vardı, arındırılmamıştı, işledi önce midemize sonra yüreğimize…
Kaybettik insanlığımızı daha insanlığa adım attığımız ilk günde…
Yitirdik…
Sonra üstüne yaşanmış yıllar eklendi…
Yanan sobaya dokunduk, cızzzz etti bir şeyler,
düştük kanadık,
hata yaptık cezalandırıldık,
yavaş yavaş ve en derinden öğrendik…
Kötüyü,
temkinli olmayı ,
paranoyayı,
güvenmemeyi, korkmayı, bağırmayı, savaşmayı…
Bunların yanında iyi şeylerde bulaştı tabi ellerimize,
sevgi, kardeşlik, hoşgörü, güven de olmalıydı bir yerlerde
Ama ne yazıkki ilk önce kötülüğü indirmiştik midemize,
pişirilmemişti işte, yutmuştuk tabi bizde…
İşledi benliğimize,
kanıksadık gün geçtikçe,
yaşamak varken kardeşçe, düşman olduk gerçekten kardeş olduğumuza bile,
nedir bu öfke,
neyi paylaşamadık şu üç nefeslik ömrümüzde?
.
.
.
Her sorunun cevabı eminim içimizde.
Benliğimizle yüzleşerek temizleneceğimiz nice kandillere…
değer görmek,
sevilmek, düşünülmek, merak edilmek…
Tabi bunları kazanabilmek için öncelikle “harcamak” gerekiyor.
Vaktimizi harcamak,
ilgimizi harcamak,
sevgimizi bölüşmek,
aşkımızı arkadaşlığımızı paylaşmak…
Biliyorum bazen bunları yapsak da önemsenmiyoruz, aranmıyoruz sorulmuyoruz.
Neden?
Çünkü pişmemişti hiçbirimizin annesinden akan sütler, yuttuğumuz ilk şey de bile mikrop vardı, kötülük vardı, arındırılmamıştı, işledi önce midemize sonra yüreğimize…
Kaybettik insanlığımızı daha insanlığa adım attığımız ilk günde…
Yitirdik…
Sonra üstüne yaşanmış yıllar eklendi…
Yanan sobaya dokunduk, cızzzz etti bir şeyler,
düştük kanadık,
hata yaptık cezalandırıldık,
yavaş yavaş ve en derinden öğrendik…
Kötüyü,
temkinli olmayı ,
paranoyayı,
güvenmemeyi, korkmayı, bağırmayı, savaşmayı…
Bunların yanında iyi şeylerde bulaştı tabi ellerimize,
sevgi, kardeşlik, hoşgörü, güven de olmalıydı bir yerlerde
Ama ne yazıkki ilk önce kötülüğü indirmiştik midemize,
pişirilmemişti işte, yutmuştuk tabi bizde…
İşledi benliğimize,
kanıksadık gün geçtikçe,
yaşamak varken kardeşçe, düşman olduk gerçekten kardeş olduğumuza bile,
nedir bu öfke,
neyi paylaşamadık şu üç nefeslik ömrümüzde?
.
.
.
Her sorunun cevabı eminim içimizde.
Benliğimizle yüzleşerek temizleneceğimiz nice kandillere…
3 yorum:
Canim kandilin mubarek olsun...
Henuz tam geri donebilmis degilim, en azindan her gun ugrayamiyorum buralara... Cocuklarim da azdi kac gundur, gece yarilarina kadar oturuyorlar :)
Agustos basi kismetse memleketimdeyim, cok cok ozledim... Araba ile yolculuk yapacaktik ama ben annemlerde kalmak istedigim icin ucagi tercih ettik gibi, esim donsun buralara, ben anaciimla, bacilarimla 1 ay daha kalayim demi :))
Opuyorum seni, kendine cok iyi bak...
Güzel ve anlamlı bir şiir olmuş.
Aramayı, hatırlamayı unutanlara verilebilecek en güzel hediye bence...
Mebrulecim, evet gorunmuyorsun ama ne yapalım buna da sukur...
Demek agustosta turkiye sınırlarına giriyorsun ha, super valla, kal tabi sen, bosver esin donsun , sen kal kalabildiğin kadar, ozlem gider:)) Tabi bu seni daha uzuuuuun bir sure buralarda goremeyecegiz demek ama olsun, gene geleceksin nasılsa :)) Kocaman opuyorum seni canım...
Ebrucum, çok teşekkür ederim, aslında şiirden ziyade düz yazı, ama şeklen şiire benzemiş hakikaten, bir de sanırım herşeyi garip bir şekilde kafiyelendirmeye başladım bu aralar, ne zaman konuşuyorum ne zaman şiir söylüyorum pek anlaşılmıyor :))
Yorum Gönder